
Diyabetik Ayak Tedavisi ve Cerrahisi
Diyabetik Ayak Nedir?
Diyabetik ayak, diyabetin uzun vadeli etkilerinden biri olarak ortaya çıkan sinir hasarı (nöropati) ve dolaşım bozukluğu (periferik arter hastalığı) nedeniyle ayakta yara ve enfeksiyon oluşumudur.
Diyabetik Ayak Sendromunun Nedenleri:
Sinir Hasarı (Nöropati): Kan şekeri yüksekliği zamanla sinir hücrelerine zarar verir. Bunun sonucunda hasta ağrı, sıcaklık ve dokunma hissini kaybedebilir. Yara oluşsa bile fark edemeyebilir.
Dolaşım Problemleri: Diyabet, damar tıkanıklıklarına (periferik arter hastalığı) neden olarak ayak bölgesine kan akışını azaltır. Bu da dokuların iyileşmesini geciktirir.
Bağışıklık Sisteminin Zayıflaması: Diyabet, enfeksiyonlarla savaşan bağışıklık hücrelerinin etkinliğini azaltır. Küçük bir yara bile hızla enfekte olup ilerleyebilir.
Ayak Yapısında Deformasyonlar: Uzun süreli nöropati nedeniyle ayak şekli değişebilir, basınca bağlı nasırlar ve ülserler gelişebilir.
Diyabet hastalarının %15-25’inde yaşamlarının bir döneminde diyabetik ayak yarası gelişme riski bulunmaktadır.
Diyabetik Ayak Belirtileri Nelerdir?
Diyabetik ayak hastalığı, genellikle sinsi ilerleyen bir süreçtir. Erken belirtiler fark edilmezse, enfeksiyon ilerleyerek kangren ve amputasyona yol açabilir.
📌 Diyabetik Ayak Belirtileri:
✔ Ayakta ve parmaklarda kızarıklık, şişlik ve hassasiyet
✔ Topuklarda, parmak aralarında veya tabanda yara oluşumu
✔ Yavaş iyileşen veya iyileşmeyen yaralar
✔ Ayakta ağrı, yanma, karıncalanma veya his kaybı
✔ Tırnak batması, mantar enfeksiyonları
✔ Cilt renginde değişiklik (solukluk veya morarma)
✔ Ayaktan kötü koku ve iltihap akıntısı
Bu belirtilerden herhangi birini yaşıyorsanız, vakit kaybetmeden bir uzmana danışmanız gerekmektedir.
Diyabetik Ayak Tedavisi
Diyabetik ayak tedavisinin amacı yaraları iyileştirmek, enfeksiyonları önlemek ve dolaşımı artırarak uzuv kaybını engellemektir. Tedavi süreci, hastalığın evresine göre planlanır.
Diyabetik Ayak Tedavi Yöntemleri:
✔ Diyabetin Kontrol Altına Alınması: Kan şekerinin düzenli olarak kontrol edilmesi ve sağlıklı bir beslenme planı uygulanması gereklidir.
✔ İleri Yara Bakımı: Yaranın düzenli temizlenmesi, özel pansumanlar ve nem dengesi sağlanarak iyileşme süreci hızlandırılır.
✔ Antibiyotik Tedavisi: Yarada enfeksiyon varsa antibiyotik tedavisi uygulanarak enfeksiyonun yayılması önlenir.
✔ Ozon ve PRP Tedavileri: Bazı hastalarda doku yenilenmesini hızlandırmak için ozon tedavisi ve PRP (platelet rich plasma) uygulanabilir.
✔ Basınç Azaltıcı Ortopedik Ayakkabılar: Hastanın ayağına özel basıncı azaltan ayakkabılar ve tabanlıklar kullanılarak yaranın ilerlemesi önlenir.
✔ Damar Açıcı Tedaviler: Kan dolaşımını artırmak için anjiyografi ve stent uygulamaları yapılabilir.
İleri vakalarda cerrahi müdahale gerekebilir.
Diyabetik Ayak Cerrahisi
Eğer yara ileri seviyede doku kaybına neden olduysa ve enfeksiyon kontrol altına alınamıyorsa, cerrahi müdahale kaçınılmaz hale gelebilir. Diyabetik ayak cerrahisinde amaç, ayak fonksiyonlarını koruyarak uzuv kaybını önlemektir.
Diyabetik Ayak Cerrahisinde Uygulanan Yöntemler:
Nekrotik Doku Temizliği (Debridman): Ölü ve enfekte olmuş dokular cerrahi yöntemle temizlenerek yaranın iyileşme süreci hızlandırılır.
Damar Cerrahisi ve Anjiyoplasti: Dolaşımı artırmak için damar tıkanıklıkları açılır, stent veya bypass ameliyatı uygulanabilir.
Tendon ve Kemik Düzenlemeleri: Ayak deformasyonlarını düzeltmek için ortopedik cerrahi işlemler uygulanabilir.
Amputasyon (Son Çare Olarak): Eğer enfeksiyon kemiklere yayılmışsa ve tedaviye yanıt alınamıyorsa, enfekte bölgeyi almak için parmak veya ayak amputasyonu gerekebilir.
Diyabetik Ayaktan Korunma Yolları
Diyabetik ayak sendromunun önlenmesi için erken önlem almak hayati önem taşır.
📌 Günlük Ayak Bakımı İçin Öneriler:
✅ Her gün ayaklarınızı ılık suyla yıkayın ve iyice kurulayın.
✅ Düzenli olarak ayaklarınızdaki yara ve kesikleri kontrol edin.
✅ Çıplak ayakla yürümekten kaçının, koruyucu ayakkabılar giyin.
✅ Düzenli kan şekeri kontrolü ile diyabet yönetiminizi sağlayın.
✅ Sigara ve alkol tüketimini azaltarak damar sağlığınızı koruyun.
Sonuç
Diyabetik ayak sendromu, erken teşhis ve uygun tedavi ile önlenebilir bir hastalıktır. Ayak sağlığınızı korumak için düzenli muayene yaptırmalı, herhangi bir belirti fark ettiğinizde uzman bir doktora danışmalısınız.

Mide Balonu
Fazla kilolar, hem fiziksel hem de psikolojik sağlık üzerinde olumsuz etkilere neden olabilir. Diyet ve egzersizle kilo vermekte zorlanan bireyler için mide balonu uygulaması, ameliyatsız ve etkili bir kilo kaybı yöntemi olarak öne çıkmaktadır. Özel Aksu Göztepe Hastanesi Genel Cerrahi Bölümü, mide balonu uygulaması ile hastalarına sağlıklı ve kontrollü kilo kaybı sağlamaktadır.
Mide Balonu Nedir?
Mide balonu, endoskopik yöntemle mideye yerleştirilen, sıvı veya hava ile şişirilen bir medikal cihazdır. Midenin belirli bir kısmını kaplayarak kişinin daha az yemekle daha uzun süre tok kalmasını sağlar. Bu yöntem, iştah kontrolü sağlayarak kalori alımını azaltmaya yardımcı olur ve hastaların kilo verme sürecini destekler.
- Ameliyat gerektirmeyen bir kilo verme yöntemidir.
- Kısa sürede uygulanabilir ve hastanede yatış gerektirmez.
- Diyet ve egzersizle desteklendiğinde etkili ve kalıcı kilo kaybı sağlar.
Mide Balonu Kimler İçin Uygundur?
Mide balonu uygulaması, diyet ve egzersizle kilo veremeyen veya cerrahi yöntemlerden kaçınan bireyler için uygun bir seçenektir.
Kimler mide balonu yaptırabilir?
- Vücut kitle indeksi (VKİ) 27 ve üzerinde olan bireyler
- Obezite cerrahisi için uygun olmayan veya ameliyat istemeyen hastalar
- Kilo verme sürecinde destekleyici bir yöntem arayanlar
Kimler için uygun değildir?
- Mide ülseri, gastrit veya reflü gibi mide rahatsızlıkları olanlar
- Daha önce mide ameliyatı geçirmiş olanlar
- Gebe veya emziren kadınlar
- Ciddi yeme bozukluğu bulunan bireyler
Mide Balonu Nasıl Uygulanır?
Mide balonu uygulaması, endoskopik yöntemle gerçekleştirilen kısa ve konforlu bir işlemdir.
- İşlem süresi: Ortalama 15-20 dakika sürer.
- Anestezi: Sedasyon altında yapılır, hasta işlem sırasında ağrı veya rahatsızlık hissetmez.
- Yerleştirme süreci: Endoskop yardımıyla mideye yerleştirilen balon, sıvı veya hava ile şişirilerek belirli bir hacme ulaşır.
- İyileşme süreci: Hasta, işlemden kısa bir süre sonra taburcu edilir ve aynı gün günlük hayatına dönebilir.
- Balonun kalma süresi: Genellikle 6 ay ile 1 yıl arasında değişir ve bu sürenin sonunda çıkartılır.
Mide Balonunun Avantajları
- Ameliyat gerektirmeyen bir yöntemdir.
- İştah kontrolü sağlayarak daha az yemek tüketmeye yardımcı olur.
- Kilo kaybını destekler ve sağlıklı yaşam alışkanlıklarının kazanılmasına yardımcı olur.
- Diyet ve yaşam tarzı değişiklikleri ile kalıcı kilo kontrolü sağlanabilir.
- Mide yapısına herhangi bir zarar vermez ve geri dönüşümlü bir yöntemdir.
Mide Balonu Sonrası Nelere Dikkat Edilmelidir?
Mide balonu yerleştirildikten sonra sağlıklı kilo kaybı için beslenme düzenine dikkat edilmesi gerekir.
- Hafif ve sıvı gıdalarla başlanmalı, daha sonra katı gıdalara geçilmelidir.
- Yağlı, şekerli ve yüksek kalorili gıdalardan kaçınılmalıdır.
- Küçük porsiyonlarla ve yavaş yemek yenmelidir.
- Günlük su tüketimi artırılmalıdır.
- Düzenli egzersiz yaparak kilo verme süreci desteklenmelidir.
Mide balonu tek başına bir mucize değildir. Sağlıklı beslenme ve egzersizle desteklendiğinde başarılı sonuçlar alınabilir.
Mide Balonu ile İlgili Sıkça Sorulan Sorular
Mide balonu kaç kilo verdirir?
Sonuçlar kişiye bağlı olarak değişse de, mide balonu ile 6 ay içinde toplam vücut ağırlığının %10-20’si kaybedilebilir.
Mide balonu mideye zarar verir mi?
Uygulama uzman doktorlar tarafından yapıldığında mide yapısına zarar vermez ve güvenli bir yöntemdir.
Mide balonu çıkarıldıktan sonra kilo alınır mı?
Eğer sağlıklı beslenme ve egzersiz alışkanlıkları edinilmezse, balon çıkarıldıktan sonra kilo alma riski olabilir.
Mide balonu nasıl çıkarılır?
Endoskopik yöntemle mideye yerleştirildiği gibi, aynı şekilde güvenli bir şekilde çıkartılabilir.
Sonuç
Mide balonu, ameliyatsız kilo vermek isteyen bireyler için etkili ve güvenli bir yöntemdir. Özel Aksu Göztepe Hastanesi Genel Cerrahi Bölümü, uzman doktorlarıyla mide balonu uygulamasını güvenli bir şekilde gerçekleştirmektedir. Bu yöntem, sağlıklı kilo kaybı için kontrollü bir çözüm sunar ve obezite ile mücadelede önemli bir alternatiftir.

Mide Botoxu ile Ameliyatsız Kilo Verme Yöntemi
Günümüzde fazla kilolar, birçok sağlık probleminin temelini oluşturuyor. Diyet ve egzersizle kilo vermekte zorlanan kişiler için mide botoxu, cerrahi gerektirmeyen ve etkili bir kilo kontrol yöntemi olarak öne çıkıyor. Özel Aksu Göztepe Hastanesi Genel Cerrahi bölümü, mide botoxu uygulaması ile daha sağlıklı ve sürdürülebilir kilo kaybı sağlanmasına yardımcı olmaktadır.
Mide Botoxu Nedir?
Mide botoxu, mide duvarındaki düz kaslara botulinum toksini (botox) enjekte edilerek mide hareketlerinin yavaşlatılmasını sağlayan bir kilo verme yöntemidir. Bu işlem sayesinde mide boşalma süresi uzar ve kişi daha uzun süre tokluk hissi yaşar. Böylece iştah kontrol altına alınır ve daha az yemek tüketimi sağlanır.
- Ameliyatsız ve güvenli bir yöntemdir.
- Mideye herhangi bir kesik veya dikiş uygulanmaz.
- Hastalar, işlem sonrası günlük hayatlarına hızla dönebilir.
Mide Botoxu Kimler İçin Uygundur?
Mide botoxu, özellikle diyet ve egzersizle kilo vermekte zorlanan bireyler için uygun bir yöntemdir. Ancak vücut kitle indeksi (VKİ) 25-40 arasında olan ve cerrahi operasyon gerektirmeyen kişiler için daha etkilidir.
Kimler mide botoxu yaptırabilir?
- Vücut Kitle İndeksi (VKİ) 25-40 aralığında olan bireyler
- Diyet yapmasına rağmen kilo vermekte zorlananlar
- Ameliyatsız kilo verme yöntemi arayanlar
- Mide rahatsızlığı bulunmayan kişiler
Kimler için uygun değildir?
- Mide ülseri veya gastriti ileri seviyede olan hastalar
- Nörolojik kas hastalıkları bulunan bireyler
- Gebe veya emziren kadınlar
Mide Botoxu Nasıl Uygulanır?
Mide botoxu işlemi, endoskopik yöntemle mideye botulinum toksininin enjekte edilmesi ile gerçekleştirilir.
- İşlem süresi: Ortalama 20-30 dakika sürer.
- Anestezi: Hafif sedasyon uygulanarak hasta rahatlatılır.
- İyileşme süreci: Hasta, işlem sonrası kısa bir dinlenmenin ardından taburcu edilir. Günlük hayatına hızla dönebilir.
- Etkisi: İşlemden 3-7 gün sonra etkisini göstermeye başlar ve 4-6 ay boyunca devam eder.
Mide Botoxunun Avantajları
- Ameliyatsız ve konforlu bir uygulamadır.
- Kilo kaybı sürecini hızlandırır ve iştahı azaltır.
- Günlük yaşama hızlı dönüş sağlar.
- Sindirim sistemine zarar vermez ve midenin doğal yapısını korur.
Mide Botoxu Sonrası Nelere Dikkat Edilmelidir?
Mide botoxu sonrası sağlıklı ve kalıcı kilo kaybı için beslenme alışkanlıklarına dikkat edilmelidir. İşlem sonrası:
- Dengeli ve sağlıklı beslenme programına uyulmalıdır.
- Şekerli ve yağlı gıdalardan kaçınılmalıdır.
- Yüksek proteinli ve lifli gıdalar tüketilmelidir.
- Bol su içilerek mide sağlığı desteklenmelidir.
Mide botoxu tek başına bir mucize değil, sağlıklı yaşam alışkanlıkları ile desteklendiğinde başarılı sonuçlar sunar.
Mide Botoxu ile İlgili Sıkça Sorulan Sorular
Mide botoxu ne kadar sürede etkisini gösterir?
İşlemden 3-7 gün sonra etkisini göstermeye başlar ve 4-6 ay boyunca devam eder.
Mide botoxu kaç kilo verdirir?
Sonuçlar kişiye bağlı olarak değişse de, 6 ay içinde 10-15 kg arasında kilo kaybı sağlanabilir.
Mide botoxunun yan etkileri var mı?
Genellikle hafif ve geçicidir. Bazı hastalarda hafif şişkinlik, mide rahatsızlığı veya geçici mide kasılmaları görülebilir.
Mide botoxu sonrası normal yaşama dönüş süresi nedir?
İşlem sonrası hasta genellikle aynı gün içinde taburcu edilir ve günlük aktivitelerine hızlı bir şekilde devam edebilir.
Sonuç
Mide botoxu, ameliyatsız kilo vermek isteyen bireyler için güvenli ve etkili bir yöntemdir. Özel Aksu Göztepe Hastanesi Genel Cerrahi bölümü tarafından uzman hekimlerimiz eşliğinde gerçekleştirilen bu işlemle daha sağlıklı ve dengeli bir yaşam sürmeye adım atabilirsiniz.

Endoskopi ve Kolonoskopi: Sindirim Sisteminizin Sağlığını Kontrol Altına Alın
Sindirim sistemi rahatsızlıkları, günümüzde birçok kişinin hayat kalitesini olumsuz yönde etkileyen önemli sağlık sorunlarından biridir. Bu tür sorunların erken teşhisi ve tedavisi, ciddi hastalıkların önüne geçmek için kritik bir rol oynar. Endoskopi ve kolonoskopi, sindirim sistemi hastalıklarının teşhisinde en etkili yöntemlerden ikisidir. Bu yazımızda, endoskopi ve kolonoskopi işlemlerinin ne olduğunu, hangi durumlarda uygulandığını ve neden bu işlemlerin düzenli sağlık kontrollerinde yer alması gerektiğini detaylı bir şekilde inceleyeceğiz.
Endoskopi Nedir?
Endoskopi, yemek borusu, mide ve ince bağırsağın incelenmesi için kullanılan bir tıbbi görüntüleme yöntemidir. Bu işlem, bir kamera ve ışık kaynağına sahip esnek bir tüp olan endoskop yardımıyla gerçekleştirilir. Endoskop, ağızdan veya nadiren burundan geçirilerek sindirim sistemi organlarına ulaştırılır.
Endoskopi Hangi Durumlarda Yapılır?
- Mide ağrısı ve yanma
- Sürekli bulantı ve kusma
- Yutma güçlüğü
- Reflü hastalığı
- Ülser şüphesi
- Sindirim sistemi kanaması
- Kansızlık (anemi) nedeninin araştırılması
Bu işlemin amacı, sindirim sisteminde oluşabilecek lezyonları, polipleri veya diğer anormallikleri erken dönemde tespit ederek, tedavi sürecini daha etkili hale getirmektir.
Kolonoskopi Nedir?
Kolonoskopi, kalın bağırsağı ve rektumu incelemek için kullanılan bir görüntüleme yöntemidir. Kolonoskop adı verilen ince, esnek bir cihaz yardımıyla gerçekleştirilen bu işlem, özellikle bağırsak sağlığını değerlendirmek için kritik bir öneme sahiptir.
Kolonoskopi Hangi Durumlarda Yapılır?
- Karın ağrısı ve şişkinlik
- Uzun süreli kabızlık veya ishal
- Bağırsak alışkanlıklarında değişiklik
- Dışkıda kan görülmesi
- Ailede bağırsak kanseri öyküsü
- 50 yaş ve üzerindeki bireylerde tarama amacıyla
Kolonoskopi, bağırsak poliplerinin tespiti ve alınması, bağırsak kanserinin erken teşhisi ve inflamatuar bağırsak hastalıklarının değerlendirilmesi için en etkili yöntemlerden biridir.
Endoskopi ve Kolonoskopi Nasıl Gerçekleştirilir?
Her iki işlem de genellikle hasta konforunu artırmak için sedasyon veya hafif anestezi altında yapılır. İşlem sırasında hasta genellikle ağrı veya rahatsızlık hissetmez. Endoskopi, ağız yoluyla yapılırken kolonoskopi ise anüsten gerçekleştirilir. İşlemler genellikle 15-30 dakika arasında sürer ve hasta aynı gün içerisinde normal hayatına dönebilir.
Bu İşlemlerin Önemi
Endoskopi ve kolonoskopi, sindirim sistemi hastalıklarının teşhisinde altın standart olarak kabul edilir. Özellikle kanser öncesi lezyonların tespit edilmesi ve tedavisi, hastalığın erken evrede yakalanmasını sağlar. Bu sayede hastaların yaşam kalitesi artar ve tedavi süreçleri çok daha kolay hale gelir.
Kimler Bu İşlemleri Yaptırmalı?
- Mide ve bağırsak rahatsızlığı belirtileri yaşayan kişiler
- Ailede sindirim sistemi kanseri öyküsü olan bireyler
- 50 yaş ve üzerindeki herkes (tarama amaçlı)
- Sindirim sistemi şikâyetleri uzun süredir devam eden bireyler
Sonuç
Endoskopi ve kolonoskopi işlemleri, sindirim sistemi hastalıklarının erken teşhisi ve tedavisi için son derece önemlidir. Özellikle belirtileri göz ardı etmemek, ciddi sağlık sorunlarının önüne geçmek için kritik bir adımdır. Özel Aksu Göztepe Hastanesi’nde bu işlemleri güvenle yaptırabilir, sağlığınızı emin ellere teslim edebilirsiniz.

EEG ve EMG: Beyin ve Sinir Sistemi Sağlığınızı Kontrol Altına Alın
Beyin ve sinir sistemi rahatsızlıklarının teşhisinde doğru yöntemlerin uygulanması, etkili bir tedavi süreci için kritik bir öneme sahiptir. EEG ve EMG testleri, nörolojik ve kas-iskelet sistemi hastalıklarının tanısında kullanılan en etkili teşhis araçlarıdır. Bu yazımızda, EEG ve EMG testlerinin ne olduğu, hangi durumlarda yapıldığı ve neden önemli olduğu hakkında detaylı bilgiler sunuyoruz.
EEG (Elektroensefalografi) Nedir?
EEG, beyin dalgalarını ölçerek nörolojik hastalıkların teşhisinde kullanılan bir yöntemdir. Kafa derisine yerleştirilen elektrotlar yardımıyla beyindeki elektriksel aktiviteyi kaydeder. Bu test, özellikle epilepsi ve diğer nörolojik bozuklukların teşhisinde büyük önem taşır.
EEG Hangi Durumlarda Yapılır?
- Epilepsi teşhisi ve takibi
- Uyku bozuklukları
- Kronik baş ağrıları ve migren
- Beyin tümörleri
- Beyin hasarları
- Demans ve Alzheimer gibi nörolojik hastalıklar
EEG, non-invaziv bir yöntem olduğu için hastaya herhangi bir ağrı veya rahatsızlık vermez ve genellikle 20-40 dakika arasında tamamlanır.
EMG (Elektromiyografi) Nedir?
EMG, kasların ve sinirlerin elektriksel aktivitesini ölçmek için kullanılan bir testtir. Sinirlerin ve kasların doğru bir şekilde çalışıp çalışmadığını değerlendiren EMG, kas hastalıkları, sinir sıkışması ve periferik sinir sistemi bozukluklarının teşhisinde hayati bir rol oynar.
EMG Hangi Durumlarda Yapılır?
- Sinir sıkışmaları (karpal tünel sendromu gibi)
- Kas güçsüzlüğü ve kas ağrıları
- Periferik nöropati
- Kas hastalıkları (miyopati gibi)
- Omurilik hastalıkları
- Travma sonrası sinir hasarları
EMG testi sırasında, ince iğnelerle sinirlerin ve kasların elektriksel aktiviteleri ölçülür. İşlem sırasında hafif bir rahatsızlık hissedilebilir, ancak bu kısa süreli bir durumdur.
EEG ve EMG Testlerinin Önemi
EEG ve EMG testleri, nörolojik ve kas-iskelet sistemi hastalıklarının teşhisinde altın standart olarak kabul edilir. Bu testler, belirtilerin nedenini belirleyerek doğru bir teşhis koymayı ve etkili bir tedavi planı oluşturmayı sağlar. Ayrıca, bu testler sayesinde hastalıkların erken evrede tespit edilmesi mümkün olur ve tedavi süreci daha başarılı hale gelir.
Kimler EEG ve EMG Testlerini Yaptırmalıdır?
- Sürekli tekrarlayan baş ağrıları veya migreni olanlar
- Kas ve sinir sistemi rahatsızlıkları yaşayan bireyler
- Epilepsi teşhisi konmuş veya şüphelenilen hastalar
- Sinir sıkışması ve karpal tünel sendromu belirtileri gösterenler
- Kas güçsüzlüğü ve uyuşma gibi semptomları olan kişiler
Neden Özel Aksu Göztepe Hastanesi?
Özel Aksu Göztepe Hastanesi, EEG ve EMG testleri için son teknoloji cihazlarla donatılmış bir ortam sunar. Alanında uzman nörologlarımız ve deneyimli sağlık ekibimiz, teşhis ve tedavi sürecinde size en iyi hizmeti sağlar. Ayrıca, hasta konforu ve güvenliği bizim için her zaman ön plandadır.
EEG ve EMG Testlerinin Uygulama Süreci
Her iki test de uzman ekiplerimiz tarafından titizlikle gerçekleştirilir. EEG testi için kafa derisine yerleştirilen elektrotlar, beyin aktivitelerini kaydederken; EMG testi sırasında kasların ve sinirlerin elektriksel aktivitesi ölçülür. İşlemler sırasında hastalarımıza konforlu bir ortam sağlanır ve testler kısa sürede tamamlanır.
Sonuç
EEG ve EMG testleri, beyin ve sinir sistemi hastalıklarının teşhisinde kritik bir rol oynar. Özel Aksu Göztepe Hastanesi’nde, bu testleri güvenle yaptırabilir, sağlığınızı emin ellere teslim edebilirsiniz. Belirtilerinizi ihmal etmeyin, erken teşhis hayat kurtarır.

Menopoz: Kadın Yaşamının Doğal Bir Dönemi
Menopoz, kadınların hayatında doğal bir geçiş dönemidir, tıpkı bebeklik, ergenlik ve cinsel olgunluk gibi. Yumurtalık fonksiyonlarının sonlanmasıyla birlikte ortaya çıkar.
Menopoz, olumsuz etkileri önlenmeye ve tedavi edilmeye çalışılan bir durum olarak kabul edilmektedir.
Dünya genelinde menopoz yaşı 45-55 yaş aralığındadır, Türkiye’de ise ortalama menopoz yaşı 46-48 olarak belirlenmiştir.
Menopozun Tanımı ve Dönemleri
Menopoz, yumurtalıkların aktivitelerini kaybetmesi sonucu adet döngüsünün kalıcı olarak kesilmesidir.
Menopoz, Dünya Sağlık Örgütü’nün sınıflandırmasına göre üç döneme ayrılır:
Premenopoz: İlk belirtilerin görüldüğü dönemden menopoza kadar olan süreçtir. Bu dönemde yumurtalıklardaki folikül aktivitesi yavaşlar ve adetler düzensizleşir.
Menopoz: En son adet kanamasının görüldüğü andır.
Postmenopoz: Menopozdan yaşlılık dönemine kadar olan 6-8 yıllık süreçtir. Bir kadının postmenopozda kabul edilmesi için 12 ay boyunca adet görmemiş olması gerekir.
Menopoz, oluşum biçimine göre de sınıflandırılır:
Doğal menopoz
Erken menopoz: 45 yaşından önce ortaya çıkan menopozdur. Otoimmün hastalıklar, radyoterapi, kemoterapi, enfeksiyonlar, çevresel nedenler, kürtaj ve düşükler, sık gebelik, aşırı şişmanlık ve hipotiroidizm gibi sebeplerle oluşabilir.
Cerrahi menopoz: Yumurtalıkların cerrahi olarak alınması veya radyasyon tedavisi gibi durumlarla ortaya çıkar.
Menopozu Etkileyen Faktörler
Genetik faktörler: Ailedeki kadınların benzer yaşlarda menopoza girmesi.
Genital faktörler: Düzensiz adet gören kadınların daha erken menopoza girmesi; doğurganlık durumu, ilk adet yaşı, doğum kontrol hapı kullanımı, emzirme süresi gibi faktörler.
Psikolojik faktörler: Psikolojik travmalar menopozu hızlandırabilir; savaş, göç, deprem, uzun süren hapishane hayatı gibi.
Fiziki ve çevresel faktörler: Soğuk iklimlerde ve zorlu şartlarda yaşayan kadınlarda menopoz yaşının daha erken olması.
Sigara kullanımı: Yoğun sigara içen kadınlarda menopozun 1-2 yıl daha erken görülmesi.
Genel sağlık durumu: Ağır metabolik hastalıklar, genetik bozukluklar, enfeksiyonlar, kemoterapi ve radyoterapi menopoz yaşını etkileyebilir.
Sosyal faktörler: Kırsal ve geleneksel toplumlarda menopoz yaşının daha erken görülebilmesi.
Menopoz Belirtileri
Menopoz döneminde kadınlar hem fiziksel hem de ruhsal bir dizi semptom yaşayabilirler.
Premenopozal dönem belirtileri:
- Adet düzensizlikleri
- Yumurtlamada azalma
- Ateş basmaları
- Aşırı terleme
- Depresif ruh hali
- Uyuyamama
- Gerginlik, sinirlilik
- İştah artışı
- Konsantrasyon güçlüğü
- Yüzde kızarma
- Nabızda artış
- Baş ağrısı, baş dönmesi
- Sıcak basması
- Öz güven azlığı
- Unutkanlık
- Dikkatsizlik
- Yorgunluk
- Cinsel istekte azalma
Menopoz sonrası görülen belirtiler:
- Premenopoz belirtilerinin devam etmesi
- Genital organlarda atrofi (küçülme); rahim, vajina, vulva ve üretrada küçülme, sık idrara çıkma, kabızlık, vulvada kaşıntı, ağrılı cinsel ilişki, rahim sarkması, idrar kaçırma, idrar kesesi sarkması, makatta sarkma
- Deri, saç ve ter bezlerinde değişiklikler; deri incelmesi, kolajen azalması, saç ve kıl miktarında azalma, cilt kuruması, yara iyileşmesinin gecikmesi, çene, dudak ve göğüste kalın tüyler çıkması, koltuk altı ve genital bölgede kıl miktarının azalması
- Ağız kuruluğu, ağızda kötü tat, diş eti hastalıkları
- Kabızlık ve basur
- Reflü ve safra taşı
- Kalp hastalıkları riskinde artış; kolesterol artışı, yüksek tansiyon, damar sertliği
- Osteoporoz (kemik erimesi); kemik mineral yoğunluğunun azalması, kırık riskinde artış
- Metabolik hızın yavaşlaması ve kilo artışı
- Cinsel isteksizlik
Menopoz Tanısı
Menopoz tanısının erken konulması önemlidir, çünkü menopozdaki kayıpların çoğu ilk yılda gerçekleşir.
Tanı için; şikayetler ve jinekolojik muayene, pap-smear ve kan testleri yapılır.
Menopoz tanısı genellikle:
Önceden düzenli adet gören kadınlarda 1 yıl ve daha uzun süreli adetsiz dönem ile konulabilir.
Düzensiz adet gören veya histerektomi geçirmiş kadınlarda kanda FSH düzeyine bakılarak konulabilir. FSH düzeyinin 40 pg/ml üzerinde olması menopoz göstergesidir.
FSH düzeyi 25-40 pg/ml arasında ise premenopoz olduğu düşünülür.
Düzensiz kanaması olan kadınlarda gebelik ve diğer hastalıklar araştırılmalıdır.
Menopoz tanısı için; menopoz hormon testleri, kemik dansitometresi, mamografi, kan biyokimyası, ultrasonografi ile yumurtalıkların ve rahim içi kalınlığın değerlendirilmesi işlemleri yapılmaktadır.
Menopoz Tedavisi
Menopoz aslında doğal bir süreçtir ve tedavi gerektirmeyebilir.
Ancak, düşük östrojen seviyelerine bağlı semptomlar ve hastalıklar için tedavi gerekebilir.
Tedavi yöntemleri:
Hormon Replasman Tedavisi (HRT): Östrojen takviye tedavisidir. Östrojen ve progesteron içeren ilaçlar düzenli olarak verilir. HRT, osteoporoz ve kalp-damar hastalıkları riskini azaltmaya yardımcı olur. Ayrıca sıcak basması, terleme, çarpıntı ve halsizlik gibi belirtilere de iyi gelebilir. HRT, kemik kaybını önler, kemik kitlesini artırır, kırık riskini azaltır. Tedavi cinsel yaşam üzerinde olumlu etki gösterir, ağız kuruluğu, kötü tat ve diş çürüklerini azaltır.
Hormon tedavisinin uygulanmadığı durumlar: Bilinen ve şüpheli rahim ve meme kanseri, teşhis edilmemiş anormal kanamalar, karaciğer hastalığı, pıhtı atma riski, şişmanlık, varis, hipertansiyon, aşırı sigara, kalp krizi, beyin damar tıkanıklığı veya inme. Hipertansiyon, diyabet, safra kesesi taşı, hiperlipidemi, migren ve rahimde miyom varlığında dikkatli kullanılmalıdır.
Hormon Tedavisinin Kullanım Şekilleri: HRT hem enjeksiyon şeklinde hem de ağızdan alınabilir. Vajinal krem şeklinde de olabilir. Bu tedaviyi alan hastalarda düzenli meme ve rahim muayenesi ile kemik ölçümü yapılmalıdır.
Yaşam tarzı değişiklikleri:
Sıcak basmalarına karşı hafif ve kat kat giyinmek
Baharat ve kafeini azaltmak, sigara ve alkolden uzak durmak
Ağrılı cinsel ilişki için rahatlatıcı yağlar kullanmak
Düzenli cinsel ilişki sağlamak
Günlük kalsiyum alımına dikkat etmek
Düzenli egzersiz yapmak
Tuz alımını kısıtlamak
E vitamini ve D vitamini takviyesi almak
Beslenme: Metabolizma yavaşlamasına bağlı kilo alımını engellemek, osteoporozdan korunmak için uygun beslenmek önemlidir.
Menopozda Cinsel Yaşam
Menopozla birlikte cinsel yaşam sona ermez
Östrojen azlığı nedeniyle cinsel organlarda küçülme ve ağrılı cinsel ilişki yaşanabilir.
Ağrıyı azaltmak için kayganlaştırıcılar kullanılabilir.
Menopoz, her kadının yaşayacağı doğal bir süreçtir.
Erken tanı ve uygun tedavi ile menopozun olumsuz etkileri en aza indirilebilir.
Menopoz döneminde sağlıklı bir yaşam sürdürmek için düzenli doktor kontrolü, sağlıklı beslenme ve yaşam tarzı değişiklikleri önemlidir.
Randevu Al

Bel Fıtığı: Nedenleri, Belirtileri, Teşhisi ve Tedavi Yöntemleri
Bel Fıtığı: Nedenleri, Belirtileri, Teşhisi ve Tedavi Yöntemleri
Bel fıtığı, omurlar arasındaki disklerin yırtılması, kayması veya yıpranması sonucu sinir sıkışmasıyla oluşan ve yaygın olarak görülen bir rahatsızlıktır. Bu durum, bel, kalça ve bacaklarda ağrı, uyuşma, karıncalanma ve kas güçsüzlüğü gibi belirtilere neden olabilir. Bel fıtığı, omurgadaki disklerin yerinden kayması veya yırtılması sonucu sinir köklerine baskı yapmasıyla meydana gelir. Omurlar arasında yer alan diskler, omurganın hareket etmesini kolaylaştıran ve şok emici görevi gören yapılardır. Bu disklerin iç kısmındaki jelimsi maddenin dışarı çıkarak sinirlere baskı yapması fıtık oluşumuna yol açar.
Bel Fıtığı Nedenleri
Bel fıtığı çeşitli nedenlerle ortaya çıkabilir ve bazı risk faktörleri bu rahatsızlığın gelişme olasılığını artırır. Başlıca nedenler şunlardır:
Ağır Kaldırma ve Ani Hareketler:
Özellikle yanlış tekniklerle ağır kaldırmak veya ani ve kontrolsüz hareketler yapmak, omurgaya aşırı yük bindirerek disklerin kaymasına veya yırtılmasına neden olabilir.
Uzun Süre Oturarak Çalışma veya Hareketsiz Yaşam:
Masa başı işler veya sürekli bilgisayar kullanımı, omurga üzerinde sürekli baskı oluşturarak disklerin yıpranmasına yol açabilir. Fiziksel aktivitenin azlığı da kasları zayıflatarak omurga desteğini azaltabilir.
Yaşlanma Süreci:
Yaş ilerledikçe disklerin içindeki jelimsi madde su kaybeder ve elastikiyetini yitirir, bu da disklerin daha kırılgan hale gelmesine neden olabilir.
Genetik Faktörler:
Ailede bel fıtığı öyküsü olan kişilerde bu rahatsızlığın gelişme olasılığı daha yüksektir.
Obezite:
Aşırı kilo, omurga üzerinde ek baskı oluşturarak disklerin yıpranmasını hızlandırır.
Sigara Kullanımı:
Sigara içmek, disklerdeki kan akışını azaltarak onların daha çabuk yıpranmasına neden olabilir.
Kötü Duruş Alışkanlıkları:
Uzun süre yanlış pozisyonda oturmak veya ayakta durmak, omurga üzerinde dengesiz yük dağılımına yol açabilir.
Tekrarlayan Eğilme veya Bükülme:
Sürekli eğilme veya bükülme hareketleri yapmak, omurga yapısına zarar vererek baskı oluşturabilir.
Bel Fıtığı Belirtileri
Bel fıtığının belirtileri, sinir köklerine yapılan baskının şiddetine ve etkilenen sinirin bulunduğu bölgeye göre değişiklik gösterebilir. En yaygın belirtiler şunlardır:
Bel Ağrısı: Ağrı genellikle bel bölgesinde başlar ve kalça, bacak veya ayaklara yayılabilir. Ağrı, hafif bir sızlamadan, şiddetli ve dayanılmaz bir hale kadar değişebilir.
Bacaklara Yayılan Ağrı (Siyatik): Fıtıklaşmış diskin sinirlere baskı yapması nedeniyle bacaklara vuran şiddetli ağrı. Bu ağrı bazen ayak tabanına kadar yayılabilir.
Uyuşma ve Karıncalanma: Bacaklarda veya ayaklarda uyuşma ve karıncalanma hissi, sinirlerin sıkışması sonucu ortaya çıkar.
Kas Güçsüzlüğü: Özellikle ayak bileğinde veya bacak kaslarında zayıflık görülebilir.
Hareket Kısıtlılığı: Bel fıtığı, esneklik kaybı ve hareket kabiliyetinde azalmaya yol açabilir.
Ağrının Artması: Ağrı, hareket halindeyken, öksürme veya hapşırma sırasında artabilir. Otururken, öne eğildiğinizde veya ağır bir şey kaldırdığınızda da ağrı kötüleşebilir.
Sırt Kaslarında Spazm: Fıtıklaşmış disk, sırt kaslarında spazmlara ve ağrıya neden olabilir.
İdrar ve Bağırsak Sorunları: Şiddetli vakalarda idrar kaçırma, bağırsak kontrolünde zorluklar veya cinsel fonksiyon bozuklukları görülebilir.
Bel Fıtığı Teşhisi
Bel fıtığı tanısı genellikle fizik muayene ve hastanın şikayetlerinin dinlenmesi ile başlar. Doktor, belirtilerin kaynağını tespit etmek için bazı görüntüleme yöntemlerine başvurabilir:
Fiziksel Muayene: Doktor, hastanın ağrı seviyesini, hareket kabiliyetini, reflekslerini ve kas gücünü değerlendirir.
Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRI): Bel fıtığı teşhisinde en yaygın kullanılan yöntemdir ve disklerin, sinirlerin ve omuriliğin detaylı görüntülerini sağlar.
Röntgen: Omurganın kemik yapısını incelemek için kullanılır.
Bilgisayarlı Tomografi (BT): Daha ayrıntılı kesitsel görüntüler sunar.
Elektromiyografi (EMG): Bel fıtığı nedeniyle sinir hasarı veya kas zayıflığı gibi belirtilerin olup olmadığını değerlendirmek için kullanılır.
Bel Fıtığı Tedavi Yöntemleri
Bel fıtığı tedavi seçenekleri, fıtığın şiddetine ve hastanın genel sağlık durumuna bağlı olarak değişir. Tedavide amaç, ağrıyı azaltmak, sinir üzerindeki baskıyı hafifletmek ve hastanın yaşam kalitesini artırmaktır.
Cerrahi Olmayan Tedavi Seçenekleri:
Dinlenme: Ağır aktivitelerden kaçınma ve dinlenme, ağrının azalmasına yardımcı olabilir.
İlaç Tedavisi: Ağrı kesiciler, anti-enflamatuar ilaçlar ve kas gevşeticiler kullanılabilir.
Fizik Tedavi: Kasları güçlendirmek, omurga hareketliliğini artırmak ve ağrıyı azaltmak için özel egzersizler ve terapiler içerir.
Sıcak veya Soğuk Kompres: Ağrıyı hafifletmeye yardımcı olabilir.
Alternatif Tedaviler: Akupunktur, masaj terapisi ve kayropraktik tedaviler bazı hastalarda ağrıyı azaltabilir.
Cerrahi Müdahale:
Diskektomi: Fıtıklaşmış disk materyali çıkarılarak sinir kökü üzerindeki baskı azaltılır.
Laminektomi/Laminotomi: Omurganın bir kısmındaki kemik yapısı çıkarılarak sinir kökleri rahatlatılır.
Yapay Disk İmplantasyonu: Hasar görmüş disk yerine yapay bir disk yerleştirilir.
Mikrocerrahi ve Endoskopik Cerrahi: Küçük kesilerle yapılan minimal invaziv yöntemlerdir.
Bel Fıtığından Korunma Yolları
Bel fıtığını önlemek için alınabilecek bazı önlemler şunlardır:
Düzenli Egzersiz: Kasları güçlendirmek ve omurga sağlığını korumak için düzenli egzersiz yapılmalıdır.
Doğru Duruş Alışkanlıkları: Otururken, yürürken ve ayakta dururken doğru duruş pozisyonlarına dikkat edilmelidir.
Ağır Kaldırmaktan Kaçınma: Ağır yükleri kaldırırken doğru teknikler kullanılmalı ve mümkünse ağır kaldırmaktan kaçınılmalıdır.
Sağlıklı Kilo: Obeziteden kaçınarak sağlıklı bir kiloda kalmak, omurga üzerindeki baskıyı azaltır.
Ergonomik Çalışma Ortamı: Çalışma ortamının ergonomik olması, omurga sağlığını korur.
Sigarayı Bırakmak: Sigara kullanımı, disklerin sağlığını olumsuz etkileyebilir.
Bel fıtığı, yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilen bir rahatsızlıktır. Ancak erken teşhis ve doğru tedavi yöntemleri ile kontrol altına alınabilir. Her bireyin durumu farklı olabileceği için, bir sağlık profesyonelinin rehberliğinde bireysel bir tedavi planı oluşturmak önemlidir. Tedavi sürecinde sabırlı olmak ve doktorun önerilerine uymak iyileşme sürecinde önemli bir rol oynar.
Randevu Al

Migren Botoksu Nedir? Nasıl Uygulanır?
Migren Botoksu: Ağrılarınıza Veda Etmenin Konforlu Yolu
Migren, yaşam kalitesini olumsuz etkileyen, şiddetli baş ağrıları ve diğer belirtilerle kendini gösteren bir nörolojik rahatsızlıktır. Özellikle kronik migren yaşayan bireyler için, botoks tedavisi ağrıların hafifletilmesi ve atakların önlenmesinde umut vadeden bir yöntem olarak öne çıkmaktadır. Bu makalede, migren botoksu hakkında merak edilen temel bilgileri ve sıkça sorulan soruları ele alacağız.
Migren Botoksu Nedir?
Migren botoksu, migren ataklarını hafifletmek veya önlemek amacıyla uygulanan bir tedavi yöntemidir. Bu tedavide kullanılan botulinum toksini, aslında bir çeşit sinir zehridir. Ancak düşük dozlarda kullanıldığında, migren tedavisinde oldukça etkili bir yöntem olarak ortaya çıkmaktadır. Botulinum toksini, migrende patofizyolojiden sorumlu trigeminovasküler sistem üzerinde düzenleme yaparak, atak sıklık ve şiddetinde %70’e varan azalma sağlayabilmektedir. Botoks, sinir uçlarındaki belirli kimyasalların salınımını engelleyerek migren ataklarının sıklığını ve şiddetini azaltır.
Migren Botoksu Nasıl Etki Eder?
Botoks, enjekte edildiği bölgedeki sinir uçlarına etki ederek ağrı iletiminde rol oynayan kimyasalların etkisini engeller. Kas-sinir kavşağında asetilkolin adı verilen kimyasal maddenin salgılanmasını baskılar. Bu sayede o bölgedeki kas dokusunda geçici his kaybına yol açar. Aynı zamanda, yüzeyel kas liflerinde duyarlılığı inhibe ederek, yüzeyden merkeze gönderilen ağrı sinyallerini azaltır ve etkilenen kaslarda ağrı duyusunun hissedilmemesini sağlar. Özetle, migren botoksu, santral sinir sisteminin ağrı duyarlılığını dolaylı yoldan, geçici bir süreyle bloke eder.
Migren Botoksu Kimler İçin Uygundur?
Migren botoksu genellikle kronik migren tanısı konmuş ve diğer tedavilere yanıt vermeyen 18 yaş ve üzerindeki bireyler için uygun bir tedavi yöntemidir. Kronik migren, bir ay içerisinde en az 15 gün boyunca baş ağrısı yaşanması ve bu ağrıların en az 8 gününde migren kriterlerini karşılaması durumudur.
Migren botoksu, aşağıdaki durumlarda uygun olmayabilir:
- Hamile veya emziren kadınlar
- Botulinum toksinine alerjisi olan bireyler
- Bazı kas-iskelet sistemi rahatsızlıkları olanlar
- Nörolojik hastalıkları bulunan kişiler
Tedaviye başlamadan önce, hastanın detaylı bir tıbbi değerlendirmeden geçirilmesi gerekmektedir. Doktor, hastanın genel sağlık durumu ve migren geçmişini değerlendirerek botoks tedavisinin uygun olup olmadığını belirler. Migren botoksu tedavisi için hastanın ayda ortalama 2 ya da daha fazla migren atağı geçirmesi veya 10 günü aşan baş ağrısı yaşaması da önemlidir.
Migren Botoksu Nasıl Uygulanır?
Migren botoksu, genellikle baş, boyun ve omuzların belirli bölgelerine küçük iğnelerle yapılan enjeksiyonlar şeklinde uygulanır. Uygulama genellikle yaklaşık 20-30 dakika sürer. Standart bir uygulamada, genellikle 30-33 noktaya botoks enjeksiyonu yapılır.
Botoks enjeksiyonu yapılan başlıca bölgeler şunlardır:
- Alın: Alnın üst kısmına yapılan enjeksiyonlar, migren ağrılarını hafifletmeye yardımcı olur.
- Şakaklar: Şakaklara yapılan enjeksiyonlar, başın yan taraflarındaki ağrıyı azaltmayı hedefler.
- Boyun ve Omuzlar: Boyun ve omuzlara yapılan enjeksiyonlar, bu bölgelerdeki kas gerginliğini azaltarak migren ağrılarını hafifletebilir.
- Corrugator ve procerus: Her iki göz kapağının üstünde ve iki göz arasında yer alan kas gruplarıdır.
- Frontalis: Corrugator kaslarının üzerinden başlayıp tüm alın bölgesini kaplayan daha geniş bir alana sahiptir.
- Temporalis: Her iki gözün yanında ve kulak üstlerinde yer alır.
- Oksipitalis: Kafatasının arka kısmında, enseye yakın konumda bulunur.
- Servikal paraspinal kaslar: Ensenin başlangıcında, boynun alt kısmında yer alır.
- Trapezius kasları: Ensenin başlangıcında, boynun alt kısmında yer alır.
Uygulama, baş ve boyun anatomisini iyi bilen nöroloji uzmanları veya plastik cerrahi uzmanları tarafından yapılmalıdır. Enjeksiyonlar genellikle kas içine yapılır. Her bir tetik noktaya özel olarak hesaplanan dozlarda ilaç enjekte edilir.
Migren Botoksunun Faydaları
- Migren botoksunun başlıca faydaları şunlardır:
- Migren ataklarının sıklığını ve şiddetini azaltır.
- Ağrı kesici ve diğer ilaç kullanımını azaltır.
- Migren semptomlarını (bulantı, kusma, ışığa ve sese karşı hassasiyet) hafifletir.
- Yaşam kalitesini artırır.
- Uzun süreli rahatlama sağlar (genellikle 3-4 ay).
Migren Botoksu Hakkında Sıkça Sorulan Sorular
- Migren botoksu nedir ve nasıl etki eder?
Migren botoksu, migren ataklarını hafifletmek veya önlemek amacıyla kullanılan bir tedavi yöntemidir. Botulinum toksini (botoks), sinir uçlarında ağrı iletiminde rol oynayan kimyasalların salınımını engelleyerek kasların gevşemesini sağlar ve bu sayede migren ataklarının sıklığını ve şiddetini azaltır. Baş, alın, şakaklar, boyun ve omuz bölgelerindeki belirli kaslara enjekte edilerek etki gösterir. Botoksun migren ataklarının patofizyolojisinden sorumlu trigeminovasküler sistem üzerinde de düzenleyici bir etkisi olduğu düşünülmektedir.
- Migren botoksu kimler için uygundur ve hangi durumlarda uygulanır?
Migren botoksu genellikle kronik migren tanısı almış, 18 yaş ve üzeri bireyler için uygundur. Kronik migren, bir ay içinde en az 15 gün baş ağrısı yaşanması ve bu baş ağrılarının en az 8 gününde migren kriterlerini karşılaması durumudur. İlaçlarla kontrol altına alınamayan veya ilaç tedavilerinden yan etki gören hastalarda da değerlendirilir. Hamile veya emziren kadınlar, botulinum toksinine alerjisi olanlar, bazı kas-iskelet sistemi hastalıkları olanlar ve nörolojik hastalıkları bulunan kişiler için uygun olmayabilir. Doktorun detaylı tıbbi değerlendirmesi sonucu, hastaya özel bir tedavi planı yapılır.
- Migren botoksu uygulaması nasıl yapılır ve nerelere enjeksiyon yapılır?
Migren botoksu, küçük iğnelerle baş, boyun ve omuz bölgesindeki belirli noktalara botulinum toksini enjekte edilerek uygulanır. Genellikle alın, şakaklar, boynun arka kısmı, ense, omuzlar ve kaşların üzerindeki kaslara enjeksiyon yapılır. Standart bir uygulamada yaklaşık 30-33 noktaya enjeksiyon yapılır, ancak hastanın durumuna göre bu sayılar değişebilir. Tedavi süresi genellikle 15-30 dakika sürer ve hastalar işlem sonrasında normal aktivitelerine dönebilirler. Enjeksiyonlar kas içine yapılır ve cilt altı enjeksiyonlarından kaçınılır.
- Migren botoksunun yan etkileri nelerdir ve tedavi ne kadar sürer?
Migren botoksu genellikle iyi tolere edilen bir tedavi yöntemidir. Ancak, enjeksiyon yerlerinde hafif ağrı, şişlik, morarma, baş ağrısı, kas zayıflığı veya boyun ağrısı gibi yan etkiler görülebilir. Nadiren, enjekte edilen bölgede sarkma veya alerjik reaksiyonlar da görülebilir. Bu yan etkiler genellikle hafiftir ve kısa sürede kendiliğinden geçer. Uygulamanın etkisi genellikle 10-14 gün içinde başlar ve ortalama 3-4 ay sürer. Bu süre sonunda, tedavi tekrarlanabilir.
- Migren botoksu kalıcı bir çözüm müdür ve tedavinin tekrarı gerekli midir?
Migren botoksu kalıcı bir çözüm değildir, ancak migren ataklarının sıklığını ve şiddetini önemli ölçüde azaltabilir. Botoksun etkisi geçici olduğu için, genellikle 3-4 ayda bir tekrar edilmesi gerekir. Tedavinin düzenli olarak tekrarlanması, migren ataklarının kontrol altında tutulmasına ve hastanın yaşam kalitesinin artmasına yardımcı olabilir. Tedavi sıklığı hastanın ihtiyacına ve doktorun önerisine göre belirlenir.
- Migren botoksunun geleneksel migren tedavilerine göre avantajları nelerdir?
Migren botoksu, özellikle ilaçlarla kontrol altına alınamayan kronik migren hastaları için önemli bir alternatiftir. İlaçların yan etkilerinden kaçınmak veya ilaç kullanımını azaltmak isteyen hastalar için de bir seçenek olabilir. Botoks tedavisi, ağrı kesicilerin sürekli kullanımını azaltarak ilaç kaynaklı yan etkilerin önüne geçmeye yardımcı olur. Aynı zamanda düzenli uygulama ile atakların sıklığı ve şiddetini azaltarak hastaların yaşam kalitesini artırır.
- Migren botoksu tedavisi ne kadar sürede etki eder ve kaç seans gereklidir?
Migren botoksu tedavisinin etkisi genellikle ilk uygulamadan sonra 10-14 gün içinde hissedilmeye başlar. Ancak tam olarak etkisinin görülmesi birkaç haftayı bulabilir. Tedavi genellikle tek seanslık bir uygulamadır. Ancak ilk yıl içinde 3-4 seans tekrarlanması önerilir. Daha sonraki seansların sıklığı hastanın durumuna ve doktorun tavsiyesine göre belirlenir. Tedaviye devam edilip edilmeyeceğine hasta ile birlikte doktor karar verir.
- Migren botoksu tedavisi ağrılı bir işlem midir ve maliyeti nedir?
Migren botoksu uygulaması genellikle ağrılı bir işlem olarak kabul edilmez. Enjeksiyonlar küçük iğnelerle yapılır ve işlem sırasında hafif bir rahatsızlık hissedilebilir. Ancak genellikle dayanılabilir bir düzeydedir ve hastalar uygulamadan hemen sonra normal yaşantılarına dönebilirler. Migren botoksunun maliyeti kişiye özel bir tedavi yöntemi olduğu için farklılık gösterebilir. Bu nedenle güncel fiyat bilgisi almak için tedavi olmayı düşündüğünüz sağlık kuruluşuna başvurmanız en doğrusu olacaktır.
Migren botoksu, özellikle kronik migren hastaları için önemli bir tedavi seçeneğidir. Ağrıları hafifletmek, atakları önlemek ve yaşam kalitesini artırmak için güvenli ve etkili bir yöntemdir. Ancak tedaviye başlamadan önce mutlaka bir uzmana danışmak önemlidir.
Randevu Al

Akıllı Lens Nedir ve Ne İşe Yarar?
Akıllı Lensler: Görme Kalitesinde Yeni Bir Çağ
Günümüzde teknolojinin hızla ilerlemesi ve tıbbi alandaki gelişmeler, göz sağlığı alanında da önemli yeniliklere yol açmıştır. Bu yeniliklerden biri olan akıllı lensler, özellikle katarakt gibi göz sorunlarına çözüm sunarak bireylerin yaşam kalitesini önemli ölçüde artırmayı hedeflemektedir. Bu makalede, akıllı lenslerin ne olduğu, nasıl uygulandığı, kimlere uygun olduğu, faydaları, riskleri ve sıkça sorulan sorulara detaylı yanıtlar bulacaksınız.
Akıllı Lens (Göz İçi Mercek) Nedir?
Akıllı lensler, göz içine yerleştirilen ve görme kalitesini artırmayı amaçlayan özel merceklerdir. Tıp literatüründe “göz içi mercek” (IOL) olarak da adlandırılırlar. Bu lensler, özellikle katarakt ameliyatları sonrasında veya bazı görme bozukluklarının düzeltilmesi için tercih edilirler. Geleneksel lenslerden farklı olarak, akıllı lensler ışığın göz içinde daha etkili bir şekilde odaklanmasına yardımcı olurlar. Bu sayede hem uzak hem de yakın mesafelerde net bir görüş sağlanabilir.
Akıllı lensler, multifokal (çok odaklı) lensler olarak da bilinir. Bu özellik, farklı görüş aralıklarını (yakın, orta, uzak) düzeltebilmelerini sağlar. Ayrıca, kişisel görme ihtiyaçlarına göre özelleştirilebilirler. Akıllı lensler genellikle 40 yaş üstü katarakt hastalarının tedavilerinde kullanılmaktadır.
Akıllı Lensler Ne İşe Yarar?
Akıllı lenslerin temel işlevleri şunlardır:
- Katarakt tedavisinde kullanılır. Katarakt, göz merceğinin saydamlığını kaybetmesi sonucu oluşan bir durumdur ve akıllı lensler bu bulanıklığı gidererek net görüş sağlar.
- Miyop, hipermetrop, astigmat gibi görme bozukluklarını tedavi eder.
- Presbiyopi (yaşa bağlı yakın görme bozukluğu) tedavisinde kullanılır. Yaşlanmayla birlikte gözün doğal lensinin esnekliğini kaybetmesi sonucu ortaya çıkan bu sorunu akıllı lensler çözebilir.
- Göz problemlerinin ilerlemesini yavaşlatır veya durdurur.
- Yaşa bağlı görme değişikliklerinin olumsuz etkilerini ortadan kaldırır.
- Uzak, yakın ve orta mesafeleri net bir şekilde görmeyi sağlar.
- Gözlük veya kontakt lens kullanım ihtiyacını azaltır veya ortadan kaldırır.
- Hipermetropun neden olduğu bulanık görme, baş ağrısı ve göz yorgunluğu gibi semptomları düzeltir.
Akıllı Lens Çeşitleri
Monofokal lensler: Genellikle belirli bir uzaklığa odaklanırlar.
Multifokal lensler: Hem yakın hem de uzak mesafeyi net gösterebilmek için tasarlanmıştır.
Torik lensler: Astigmatizmayı düzeltmek için kullanılır.
Trifokal lensler: Yakın, orta ve uzak mesafeleri düzeltebilir. Bu lensler aynı zamanda, trifokal (üç odaklı) lens olarak da bilinir.
Akıllı Lensler Nasıl Takılır?
- Akıllı lens operasyonu, uzman bir göz doktoru (oftalmolog) tarafından gerçekleştirilir. İşlem genellikle şu adımları içerir:
- Hasta Değerlendirmesi ve Ölçümler: Doktor, hastanın gözlerini detaylı bir şekilde inceler, gözün büyüklüğünü ve şeklini ölçer ve uygun lens tipini belirler.
- Anestezi: Operasyon sırasında hastaya lokal anestezi uygulanır. Bu sayede hasta ağrı hissetmez.
- Göz Kesisi: Korneada küçük bir kesik açılır.
- Doğal Lensin Çıkarılması: Hasarlı veya bulanıklaşmış doğal lens, özel aletlerle çıkarılır.
- Akıllı Lensin Yerleştirilmesi: Seçilen akıllı lens, gözün içindeki lens yuvasına yerleştirilir.
- Gözün Bandajlanması: Ameliyat sonrası göz bandajlanır ve bir gün sonra doktor kontrolüne gidilir.
Ameliyat genellikle 10-20 dakika sürer. Hastaneye yatış gerekmez ve hasta aynı gün taburcu olabilir. Her iki göz için operasyonlar genellikle farklı günlerde yapılır. Ameliyat sonrasında dikiş atılmaz ve genellikle ağrı yaşanmaz. Göz bebeği büyüdüğü için ilk birkaç gün bulanık görme olabilir, ancak doktorun önerdiği göz damlalarıyla bu durum düzelir.
Akıllı Lens Ameliyatı Riskleri ve Komplikasyonları
Her cerrahi işlemde olduğu gibi, akıllı lens ameliyatının da bazı riskleri ve komplikasyonları bulunmaktadır. Bu riskler şunlardır:
- Göz enfeksiyonu veya kanama.
- Retina ödemi veya ayrılması.
- Kalıcı ağrı.
- Merceğin kırılması, kayması veya rotasyonu.
- Bulanık veya zayıf görme.
- Gözün diğer kısımlarına zarar verilmesi.
- Göz içi basınç sorunları.
- Optik değişiklikler (çift görme, görüşte bozulma).
Bu riskleri en aza indirmek için, ameliyatın tam sterilizasyon koşullarında ve deneyimli bir cerrah tarafından yapılması çok önemlidir. Ameliyat sonrası doktorun önerilerine uyulması, iyileşme sürecini hızlandırır ve komplikasyon riskini azaltır.
Akıllı Lens Kimler İçin Uygundur?
Akıllı lensler, genellikle aşağıdaki durumlarda önerilir:
- 40 yaş üstü, hem uzak hem de yakını görmekte zorlanan kişiler.
- Kataraktı olan ve gözlüksüz görmek isteyen hastalar.
- Lazer ameliyatı geçirmiş ancak merceklerde deformasyon oluşan kişiler.
- Korneası lazerle düzeltilemeyecek kadar kalın olan hastalar.
- 35-40 yaş aralığının altında olup göz numaraları lazerle düzeltilemeyecek kadar büyük olanlar.
- Presbiyopi (yaşa bağlı yakın görme bozukluğu) yaşayanlar.
- Miyop, hipermetrop ve astigmat gibi görme bozuklukları olanlar.
Ancak bazı durumlarda akıllı lens ameliyatı uygun olmayabilir.
Örneğin, hastada ekstra göz tansiyonu, sarı nokta hastalığı, sinir kaybı, diyabet veya retina hastalığı varsa, ameliyat komplikasyonlara yol açabilir. Ayrıca, göz yüzeyinin sağlıklı olması, makulanın sağlıklı olması ve kuru göz rahatsızlığının olmaması da önemlidir.
Akıllı Lenslerin Ömrü
Akıllı lenslerin ömrü genellikle ömürlüktür. Lens deforme olmadığı sürece herhangi bir kısıtlayıcı süresi yoktur. Ancak, lensin kullanım süresi hastanın genel sağlık durumuna ve yaşına bağlı olarak değişebilir.
Sık Sorulan Sorular
Akıllı lens ameliyatı sonrası gözlük takılır mı?
- Genellikle iyileşme tamamlandığında gözlüğe ihtiyaç kalmaz. Ancak iyileşme sürecinde gözün korunması için gözlük takılabilir.
Akıllı lens göz rengini değiştirir mi?
- Akıllı lensler göz rengini değiştirmez.
Akıllı lensler renkli olur mu?
- Akıllı lensler genellikle renksiz ve şeffaftır.
Akıllı lenslerde görme ne zaman netleşir?
- Ameliyat sonrası bulanık görme birkaç gün sürebilir, ancak doktorun verdiği damlalarla düzelir.
Akıllı lens ameliyatı sonrasında ağrı olur mu?
- Ameliyat sonrasında genellikle ağrı veya rahatsızlık hissedilmez. Hissedilmesi halinde uzman doktor ile iletişime geçilmesi önerilir.
Akıllı lensler, günümüz teknolojisiyle birlikte görme sorunlarına etkili çözümler sunan önemli bir gelişmedir. Katarakt, miyop, hipermetrop, astigmat ve presbiyopi gibi rahatsızlıkların tedavisinde kullanılan bu lensler, hastaların yaşam kalitesini artırmaktadır. Ancak, her cerrahi işlemde olduğu gibi akıllı lens ameliyatının da riskleri bulunmaktadır. Bu nedenle, ameliyat öncesi mutlaka bir göz doktoruna başvurmak ve detaylı bir değerlendirme yaptırmak önemlidir. Herhangi bir sağlık sorununuzda mutlaka bir uzmana danışmanız önemlidir
Randevu Al

Meme Kanseri Farkındalık Ayı: Sağlığınız İçin Yanınızdayız
Özel Aksu Göztepe Hastanesi Genel Cerrahi Bölümü doktorlarımızdan Op. Dr. Mustafa Coşkun, Meme Kanseri Farkındalık Ayı kapsamında, erken teşhis ve bilinçlenmenin önemine dikkat çekmek için Elite World Grand Küçükyalı Otel’de düzenlenen seminere katıldı. Seminere katılan Dr. Coşkun, meme kanserinde erken teşhis ve tedavinin hayat kurtarıcı etkisinden bahsederek toplumda farkındalığın artmasının önemini vurguladı.
Meme kanseri, erken teşhis edildiğinde tedavi edilebilir bir hastalık olmakla birlikte, bu süreçte farkındalık çalışmaları ve bilinçlenme büyük bir rol oynar. Özel Aksu Göztepe Hastanesi olarak, sağlığınıza verdiğimiz değerle, meme kanseri farkındalığını artırmak için her zaman yanınızda olmaya devam ediyoruz.
Sağlığınız bizim için değerli; farkındalık güçlendirir!