
Diyabetik Ayak Tedavisi ve Cerrahisi
Diyabetik Ayak Nedir?
Diyabetik ayak, diyabetin uzun vadeli etkilerinden biri olarak ortaya çıkan sinir hasarı (nöropati) ve dolaşım bozukluğu (periferik arter hastalığı) nedeniyle ayakta yara ve enfeksiyon oluşumudur.
Diyabetik Ayak Sendromunun Nedenleri:
Sinir Hasarı (Nöropati): Kan şekeri yüksekliği zamanla sinir hücrelerine zarar verir. Bunun sonucunda hasta ağrı, sıcaklık ve dokunma hissini kaybedebilir. Yara oluşsa bile fark edemeyebilir.
Dolaşım Problemleri: Diyabet, damar tıkanıklıklarına (periferik arter hastalığı) neden olarak ayak bölgesine kan akışını azaltır. Bu da dokuların iyileşmesini geciktirir.
Bağışıklık Sisteminin Zayıflaması: Diyabet, enfeksiyonlarla savaşan bağışıklık hücrelerinin etkinliğini azaltır. Küçük bir yara bile hızla enfekte olup ilerleyebilir.
Ayak Yapısında Deformasyonlar: Uzun süreli nöropati nedeniyle ayak şekli değişebilir, basınca bağlı nasırlar ve ülserler gelişebilir.
Diyabet hastalarının %15-25’inde yaşamlarının bir döneminde diyabetik ayak yarası gelişme riski bulunmaktadır.
Diyabetik Ayak Belirtileri Nelerdir?
Diyabetik ayak hastalığı, genellikle sinsi ilerleyen bir süreçtir. Erken belirtiler fark edilmezse, enfeksiyon ilerleyerek kangren ve amputasyona yol açabilir.
📌 Diyabetik Ayak Belirtileri:
✔ Ayakta ve parmaklarda kızarıklık, şişlik ve hassasiyet
✔ Topuklarda, parmak aralarında veya tabanda yara oluşumu
✔ Yavaş iyileşen veya iyileşmeyen yaralar
✔ Ayakta ağrı, yanma, karıncalanma veya his kaybı
✔ Tırnak batması, mantar enfeksiyonları
✔ Cilt renginde değişiklik (solukluk veya morarma)
✔ Ayaktan kötü koku ve iltihap akıntısı
Bu belirtilerden herhangi birini yaşıyorsanız, vakit kaybetmeden bir uzmana danışmanız gerekmektedir.
Diyabetik Ayak Tedavisi
Diyabetik ayak tedavisinin amacı yaraları iyileştirmek, enfeksiyonları önlemek ve dolaşımı artırarak uzuv kaybını engellemektir. Tedavi süreci, hastalığın evresine göre planlanır.
Diyabetik Ayak Tedavi Yöntemleri:
✔ Diyabetin Kontrol Altına Alınması: Kan şekerinin düzenli olarak kontrol edilmesi ve sağlıklı bir beslenme planı uygulanması gereklidir.
✔ İleri Yara Bakımı: Yaranın düzenli temizlenmesi, özel pansumanlar ve nem dengesi sağlanarak iyileşme süreci hızlandırılır.
✔ Antibiyotik Tedavisi: Yarada enfeksiyon varsa antibiyotik tedavisi uygulanarak enfeksiyonun yayılması önlenir.
✔ Ozon ve PRP Tedavileri: Bazı hastalarda doku yenilenmesini hızlandırmak için ozon tedavisi ve PRP (platelet rich plasma) uygulanabilir.
✔ Basınç Azaltıcı Ortopedik Ayakkabılar: Hastanın ayağına özel basıncı azaltan ayakkabılar ve tabanlıklar kullanılarak yaranın ilerlemesi önlenir.
✔ Damar Açıcı Tedaviler: Kan dolaşımını artırmak için anjiyografi ve stent uygulamaları yapılabilir.
İleri vakalarda cerrahi müdahale gerekebilir.
Diyabetik Ayak Cerrahisi
Eğer yara ileri seviyede doku kaybına neden olduysa ve enfeksiyon kontrol altına alınamıyorsa, cerrahi müdahale kaçınılmaz hale gelebilir. Diyabetik ayak cerrahisinde amaç, ayak fonksiyonlarını koruyarak uzuv kaybını önlemektir.
Diyabetik Ayak Cerrahisinde Uygulanan Yöntemler:
Nekrotik Doku Temizliği (Debridman): Ölü ve enfekte olmuş dokular cerrahi yöntemle temizlenerek yaranın iyileşme süreci hızlandırılır.
Damar Cerrahisi ve Anjiyoplasti: Dolaşımı artırmak için damar tıkanıklıkları açılır, stent veya bypass ameliyatı uygulanabilir.
Tendon ve Kemik Düzenlemeleri: Ayak deformasyonlarını düzeltmek için ortopedik cerrahi işlemler uygulanabilir.
Amputasyon (Son Çare Olarak): Eğer enfeksiyon kemiklere yayılmışsa ve tedaviye yanıt alınamıyorsa, enfekte bölgeyi almak için parmak veya ayak amputasyonu gerekebilir.
Diyabetik Ayaktan Korunma Yolları
Diyabetik ayak sendromunun önlenmesi için erken önlem almak hayati önem taşır.
📌 Günlük Ayak Bakımı İçin Öneriler:
✅ Her gün ayaklarınızı ılık suyla yıkayın ve iyice kurulayın.
✅ Düzenli olarak ayaklarınızdaki yara ve kesikleri kontrol edin.
✅ Çıplak ayakla yürümekten kaçının, koruyucu ayakkabılar giyin.
✅ Düzenli kan şekeri kontrolü ile diyabet yönetiminizi sağlayın.
✅ Sigara ve alkol tüketimini azaltarak damar sağlığınızı koruyun.
Sonuç
Diyabetik ayak sendromu, erken teşhis ve uygun tedavi ile önlenebilir bir hastalıktır. Ayak sağlığınızı korumak için düzenli muayene yaptırmalı, herhangi bir belirti fark ettiğinizde uzman bir doktora danışmalısınız.

Endoskopi ve Kolonoskopi: Sindirim Sisteminizin Sağlığını Kontrol Altına Alın
Sindirim sistemi rahatsızlıkları, günümüzde birçok kişinin hayat kalitesini olumsuz yönde etkileyen önemli sağlık sorunlarından biridir. Bu tür sorunların erken teşhisi ve tedavisi, ciddi hastalıkların önüne geçmek için kritik bir rol oynar. Endoskopi ve kolonoskopi, sindirim sistemi hastalıklarının teşhisinde en etkili yöntemlerden ikisidir. Bu yazımızda, endoskopi ve kolonoskopi işlemlerinin ne olduğunu, hangi durumlarda uygulandığını ve neden bu işlemlerin düzenli sağlık kontrollerinde yer alması gerektiğini detaylı bir şekilde inceleyeceğiz.
Endoskopi Nedir?
Endoskopi, yemek borusu, mide ve ince bağırsağın incelenmesi için kullanılan bir tıbbi görüntüleme yöntemidir. Bu işlem, bir kamera ve ışık kaynağına sahip esnek bir tüp olan endoskop yardımıyla gerçekleştirilir. Endoskop, ağızdan veya nadiren burundan geçirilerek sindirim sistemi organlarına ulaştırılır.
Endoskopi Hangi Durumlarda Yapılır?
- Mide ağrısı ve yanma
- Sürekli bulantı ve kusma
- Yutma güçlüğü
- Reflü hastalığı
- Ülser şüphesi
- Sindirim sistemi kanaması
- Kansızlık (anemi) nedeninin araştırılması
Bu işlemin amacı, sindirim sisteminde oluşabilecek lezyonları, polipleri veya diğer anormallikleri erken dönemde tespit ederek, tedavi sürecini daha etkili hale getirmektir.
Kolonoskopi Nedir?
Kolonoskopi, kalın bağırsağı ve rektumu incelemek için kullanılan bir görüntüleme yöntemidir. Kolonoskop adı verilen ince, esnek bir cihaz yardımıyla gerçekleştirilen bu işlem, özellikle bağırsak sağlığını değerlendirmek için kritik bir öneme sahiptir.
Kolonoskopi Hangi Durumlarda Yapılır?
- Karın ağrısı ve şişkinlik
- Uzun süreli kabızlık veya ishal
- Bağırsak alışkanlıklarında değişiklik
- Dışkıda kan görülmesi
- Ailede bağırsak kanseri öyküsü
- 50 yaş ve üzerindeki bireylerde tarama amacıyla
Kolonoskopi, bağırsak poliplerinin tespiti ve alınması, bağırsak kanserinin erken teşhisi ve inflamatuar bağırsak hastalıklarının değerlendirilmesi için en etkili yöntemlerden biridir.
Endoskopi ve Kolonoskopi Nasıl Gerçekleştirilir?
Her iki işlem de genellikle hasta konforunu artırmak için sedasyon veya hafif anestezi altında yapılır. İşlem sırasında hasta genellikle ağrı veya rahatsızlık hissetmez. Endoskopi, ağız yoluyla yapılırken kolonoskopi ise anüsten gerçekleştirilir. İşlemler genellikle 15-30 dakika arasında sürer ve hasta aynı gün içerisinde normal hayatına dönebilir.
Bu İşlemlerin Önemi
Endoskopi ve kolonoskopi, sindirim sistemi hastalıklarının teşhisinde altın standart olarak kabul edilir. Özellikle kanser öncesi lezyonların tespit edilmesi ve tedavisi, hastalığın erken evrede yakalanmasını sağlar. Bu sayede hastaların yaşam kalitesi artar ve tedavi süreçleri çok daha kolay hale gelir.
Kimler Bu İşlemleri Yaptırmalı?
- Mide ve bağırsak rahatsızlığı belirtileri yaşayan kişiler
- Ailede sindirim sistemi kanseri öyküsü olan bireyler
- 50 yaş ve üzerindeki herkes (tarama amaçlı)
- Sindirim sistemi şikâyetleri uzun süredir devam eden bireyler
Sonuç
Endoskopi ve kolonoskopi işlemleri, sindirim sistemi hastalıklarının erken teşhisi ve tedavisi için son derece önemlidir. Özellikle belirtileri göz ardı etmemek, ciddi sağlık sorunlarının önüne geçmek için kritik bir adımdır. Özel Aksu Göztepe Hastanesi’nde bu işlemleri güvenle yaptırabilir, sağlığınızı emin ellere teslim edebilirsiniz.

EEG ve EMG: Beyin ve Sinir Sistemi Sağlığınızı Kontrol Altına Alın
Beyin ve sinir sistemi rahatsızlıklarının teşhisinde doğru yöntemlerin uygulanması, etkili bir tedavi süreci için kritik bir öneme sahiptir. EEG ve EMG testleri, nörolojik ve kas-iskelet sistemi hastalıklarının tanısında kullanılan en etkili teşhis araçlarıdır. Bu yazımızda, EEG ve EMG testlerinin ne olduğu, hangi durumlarda yapıldığı ve neden önemli olduğu hakkında detaylı bilgiler sunuyoruz.
EEG (Elektroensefalografi) Nedir?
EEG, beyin dalgalarını ölçerek nörolojik hastalıkların teşhisinde kullanılan bir yöntemdir. Kafa derisine yerleştirilen elektrotlar yardımıyla beyindeki elektriksel aktiviteyi kaydeder. Bu test, özellikle epilepsi ve diğer nörolojik bozuklukların teşhisinde büyük önem taşır.
EEG Hangi Durumlarda Yapılır?
- Epilepsi teşhisi ve takibi
- Uyku bozuklukları
- Kronik baş ağrıları ve migren
- Beyin tümörleri
- Beyin hasarları
- Demans ve Alzheimer gibi nörolojik hastalıklar
EEG, non-invaziv bir yöntem olduğu için hastaya herhangi bir ağrı veya rahatsızlık vermez ve genellikle 20-40 dakika arasında tamamlanır.
EMG (Elektromiyografi) Nedir?
EMG, kasların ve sinirlerin elektriksel aktivitesini ölçmek için kullanılan bir testtir. Sinirlerin ve kasların doğru bir şekilde çalışıp çalışmadığını değerlendiren EMG, kas hastalıkları, sinir sıkışması ve periferik sinir sistemi bozukluklarının teşhisinde hayati bir rol oynar.
EMG Hangi Durumlarda Yapılır?
- Sinir sıkışmaları (karpal tünel sendromu gibi)
- Kas güçsüzlüğü ve kas ağrıları
- Periferik nöropati
- Kas hastalıkları (miyopati gibi)
- Omurilik hastalıkları
- Travma sonrası sinir hasarları
EMG testi sırasında, ince iğnelerle sinirlerin ve kasların elektriksel aktiviteleri ölçülür. İşlem sırasında hafif bir rahatsızlık hissedilebilir, ancak bu kısa süreli bir durumdur.
EEG ve EMG Testlerinin Önemi
EEG ve EMG testleri, nörolojik ve kas-iskelet sistemi hastalıklarının teşhisinde altın standart olarak kabul edilir. Bu testler, belirtilerin nedenini belirleyerek doğru bir teşhis koymayı ve etkili bir tedavi planı oluşturmayı sağlar. Ayrıca, bu testler sayesinde hastalıkların erken evrede tespit edilmesi mümkün olur ve tedavi süreci daha başarılı hale gelir.
Kimler EEG ve EMG Testlerini Yaptırmalıdır?
- Sürekli tekrarlayan baş ağrıları veya migreni olanlar
- Kas ve sinir sistemi rahatsızlıkları yaşayan bireyler
- Epilepsi teşhisi konmuş veya şüphelenilen hastalar
- Sinir sıkışması ve karpal tünel sendromu belirtileri gösterenler
- Kas güçsüzlüğü ve uyuşma gibi semptomları olan kişiler
Neden Özel Aksu Göztepe Hastanesi?
Özel Aksu Göztepe Hastanesi, EEG ve EMG testleri için son teknoloji cihazlarla donatılmış bir ortam sunar. Alanında uzman nörologlarımız ve deneyimli sağlık ekibimiz, teşhis ve tedavi sürecinde size en iyi hizmeti sağlar. Ayrıca, hasta konforu ve güvenliği bizim için her zaman ön plandadır.
EEG ve EMG Testlerinin Uygulama Süreci
Her iki test de uzman ekiplerimiz tarafından titizlikle gerçekleştirilir. EEG testi için kafa derisine yerleştirilen elektrotlar, beyin aktivitelerini kaydederken; EMG testi sırasında kasların ve sinirlerin elektriksel aktivitesi ölçülür. İşlemler sırasında hastalarımıza konforlu bir ortam sağlanır ve testler kısa sürede tamamlanır.
Sonuç
EEG ve EMG testleri, beyin ve sinir sistemi hastalıklarının teşhisinde kritik bir rol oynar. Özel Aksu Göztepe Hastanesi’nde, bu testleri güvenle yaptırabilir, sağlığınızı emin ellere teslim edebilirsiniz. Belirtilerinizi ihmal etmeyin, erken teşhis hayat kurtarır.

Yenidoğan ve Çocuklarda Sık Karşılaşılan Ortopedik Hastalıklar
Yenidoğan ve çocuklarda doğuştan, doğum sırasında ya da sonrasında birçok ortopedik hastalıkla karşılaşılabilmektedir. Bunlardan bazılarında konservatif tedaviler uygulanırken bazı durumlarda cerrahi yöntemlere başvurmak gerekmektedir. İşte yenidoğan ve çocuklarda sık karşılaşılan ortopedik hastalıklar…
Gelişimsel Kalça Displazisi nedir?
Gelişimsel kalça displazisi (GKD), doğumdan hemen sonra teşhis edilebilen ve başlangıçta femur başı asetabulum ilişkisinin bozulmadığı bir hastalıktır. Kız çocuklarda daha sık rastlanır. Zamanla (bebek büyüdükçe) kalça eklemindeki yumuşak dokularda ve kemik dokularındaki patoloji dolayısıyla eklemde tam çıkıklar oluşmaktadır. Eğer doğumda kalçanın çıkık olduğu tespit edilirse, “doğuştan” veya “konjenital” terimleri kullanılır. Konjenital çıkıklara sendromik hastalarda rastlanır. Tanı, doğum sonrasında ilk üç ayda yapılan kalça ultrasonografisinde (US) konulmaktadır. Türkiye’de Sağlık Bakanlığı kalça ultrasonunu rutin tarama olarak zorunlu kılmıştır. Tanının gecikmesi sonucu çocuklar topallayarak hekime gelirler. Oluşacak bu sorun geç dönemde ciddi sakatlıklara yol açmaktadır. Erken dönem 0–6 ay çocuklarda konservatif tedavi (pavlik bandajı), geç dönem 6–18 ay çocuklarda cerrahi yöntemler uygulanmaktadır.
Legg-Calve-Perthes Hastalığı nedir?
Legg-Calve-Perthes Hastalığı, kalça eklemini besleyen damarlanmanın bozulması sonucu kalça ekleminin uyumunun bozulmasıdır. En sık 2-12 yaş arasında (En sık 4-9 yaş grubu, erkeklerde daha sık) topallama ile ortaya çıkan bir hastalıktır. Çocuklarda kalça bölgesinde 7 günden fazla süren ağrı ve ateş olmaksızın topallama Perthes hastalığını düşündürmelidir. Bazen ameliyatsız tedaviyle iyileşebilirken bazen de ameliyata rağmen iyileşme istenildiği gibi olmayabilir. Dünyada henüz tedavisi ile ilgili yaklaşımlarda netlik olmayan bir hastalıktır.
“Doğuştan çarpık ayak, en sık karşılaşılan doğumsal ortopedik anormalliktir”
Doğuştan ayakların çarpık olması tek ya da çift taraflı olabilir. 1–2/1000 canlı doğumda karşılaşılan, yoğun tedavi gerektiren en sık doğumsal ortopedik anormalliktir. Erkek cinsiyette daha sıktır. Cerrahi tedavi gerekmeden toplamda ortalama 6-7 kez tekrarlayan haftalık alçılarla düzelme sağlanır.
Serepal Palsi nedir?
Beynin oksijensiz kalması sonucu gelişen bir hastalıktır. Bu olay anne bebeğe hamile iken olabileceği gibi; doğum sırasında ve sonrasında gelişen çeşitli nedenlerle oraya çıkabilir. Hadise beyinde ilerleyici değildir. Ancak adalelerde gelişen istemsiz kasılmalar zamanla kemik ve eklemlerde şekil bozukluğuna yol açar. Bu da çocuğun temel ihtiyaçlarını karşılamasında zorluklara yol açabilir. Tedavisinde fizik tedavi, ortopedi iş birliği önemli yer tutar.
Çocuklarda içe ve dışa basma tedavisi var mı?
Yürümeye başlayan çocuklarda görülür. Genellikle ailede benzer sorunlar geçmiş dönemde görülmüştür. Kalça, bacak ve ayak kaynaklıdır. Çocuklar W tipi oturma veya bağdaş kurma eğiliminde olabilir. Bu tip sorunlarının bir kısmı zamanla düzelir. Düzelmeyen sorunların bir kısmı ise ameliyatla düzeltilebilir.
Düz Taban çeşitleri nelerdir?
Fizyolojik esnek olan düz tabanlık
Ayağın iç arkında yük verme ile oluşan çökmedir. Doğumda tüm bebeklerde düz tabanlık vardır. Sağlıklı bebeklerde 3 yaşına kadar düz taban görülebilir. Bu durum yürümeye başlayan çocukta aileleri endişelendirir. Bu şekildeki çocuklarda takviye ve tabanlıklar işe yaramayacağı gibi çocuğun özgüvenini de sarsar. Doktorun ağrılı ve patolojik ayağı ayırt etmesi önemlidir. Ameliyat sınırlı sayıda hastaya gerekir.
Patolojik esnek olmayan rigit düz tabanlık
Beyin felci, kas ve sinir hastalıkları ya da doğumsal kemik anormallikleri ile birlikte görülür. Bu hastalarda sıklıkla ameliyat gereklidir.

Eklemlerin İltihapsız Romatizması Artroz …
Eklemlerin İltihapsız Romatizması
Artroz
Artroz, eklemlerin iltihapsız romatizmasıdır. Bir veya birçok eklemde ağrı ile seyreder. Ağrı ile bilirlikte eklem tutukluğu, eklemden ses gelmesi, hareket kısıtlılığı ve şekil bozuklukları olabilir.
Osteoartroz veya kısaca artroz veya Türkçede kullandığımız şekliyle “kireçlenme” en sık görülen romatizma çeşididir. Aslında vücutta kireç fazlalığı diye bir olay yoktur. Artrozda değişiklikler kartilaj dejenerasyonu(yıpranması) sonrası eklem kıkırdağında başlar. Hastalık ilerledikçe eklem kenarlarında kemik çıkıntılar oluşur. Bir ya da birden çok eklemde görülen eklem yıpranması ya da yaşlanması olarak tanımlanabilir. Öncelikle, omurga (özellikle bel ve boyun bölgeleri), kalça, diz, ayak, el parmakları gibi çok işleyen, hareketli ve/ya da vücut ağırlığını taşıyan eklemlerde ortaya çıkar. Ağrı daha çok hareketle olup dinlenmekle geçer ancak bazı durumlarda uzun süre hareketsizlik sonrası tutukluk olarak kendini gösterir ancak bu tutukluk yarım saati geçmez
Kartilaj jel gibi ve katmanları vardır, ağırlığa karşı şok absorban özellik gösterir, eklem ve kartilajı çevreleyen sinoviyum kayganlığı sağlar. Artrozun ana nedeni eklem kartilaj yüzüne fazla mekanik yük ve kartilajın bu yükü kaldıramamasıdır. Artroz daha çok ağır fiziksel aktivite gerektiren işlerde çalışanlar, ağır egzersiz yapan kişiler, tekrarlatıcı hareketlerin fazla yapıldığı iş, hobi ya da egzersiz aktiviteleri yapan kişilerde daha fazla görülür. Kilo fazlalığı önemli bir risk faktördür.
Risk faktörleri:
Yaş: Artroz orta-ileri yaşların hastalığıdır. Yaş ilerledikçe hastalık görülme sıklığı artar. Yaşlanma ile elastisitenin kaybı ve rejenerasyon yani doku yenilenmesinin azalmasına bağlıdır.
Kalıtım: Özellikle el parmak eklemlerinde şişlere neden olan ve “nodüllü osteoartrit” diye bilinen türünde kalıtımın katkısı çok belirgindir. Cinsiyet: Diz ve ellerde görülen osteoartrit kadınlarda daha sık görülür. Kalça eklemi osteoartriti ise kadın ve erkeklerde eşit oranda görülmektedir. Kilo: Fazla kilo ve şişmanlık eklem üzerine binen yükü artırarak özellikle diz osteoartriti gelişme olasılığını yükseltmektedir.
Eklemlerde yapısal bozukluklar: Eklemlerde doğuştan görülen kalça çıkığı, düz tabanlık, skolyoz gibi ya da sonradan kaza, travma, hastalık gibi nedenlerle gelişen yapısal bozukluklar, eklemin işleyişini aksatarak osteoartrit gelişme riskini artırmaktadır. Eklem hastalıkları: Osteoartrit, eşlik eden başka herhangi bir hastalık olmaksızın görülebileceği gibi, eklemlerde görülen özellikle iltihabi nitelikli hastalıkların eklemde yaptığı yapısal bozukluklara bağlı olarak da gelişebilir. Gut, iltahabi romatizmal hastalıklarda eklem tutulumu gibi nedenlere bağlı. Eklemlerin aşırı kullanılması: Mesleki nedenlerle ya da yaşam tarzına bağlı olarak belirli eklemlerin aşırı kullanılması osteoartrit riskini artırmaktadır.
Tedavi:
Artrozun direk tedavisi yoktur, genelde şikâyetleri ve semptomları azaltmak ve daha ileri kartilaj hasarının önlenmesi hedeflenir. Öncelikle ağrı ve inflamasyonu azaltmak için non-steroid anti inflamatuar ilaçlar, muayene bulgusuna göre sıcak ya da soğuk uygulama ancak akut atakta soğuk uygulama, fizik tedavi, egzersiz, kinesioband tedavisi, kuru iğneleme vb. tedaviler yanında ağızdan, kas içine veya eklem içerisine kondroprotektif(kıkırdak koruyucu) tedavi yapılabilir. Hyaluronik asit eklem içi enjeksiyonu sinoviyal sıvı azalmasını takviye ederek eklem kayganlığını arttırır. Glucosamin kondritin daha çok başlangıç düzeyinde etki gösterir. Fizik tedavi ve rehabilitasyon mevcut tedavi yöntemleri içinde en mantıklısı ve ucuzudur. Hastaya zarar vermeden hastalığın belirtilerini hafifletir ve artrozun ilerlemesini yavaşlatır. Artrozlarda 15 ile 21 seanslık tedavi genellikle yeterli olmaktadır.
İlaç tedavisinin yanında öncelikle ekleme binen yükü ve travmayı azaltmayı hedeflemelidir. Bunun için eklem stabilitesi restore edilmelidir. Hareketsizlik hem eklem metabolizmasını düşürerek, hem de eklem çevresi kasların zayıflaması sonucu ekleme yüklenmenin artması ile artroza neden olur ya da şiddetlendirir. Bu açıdan hareket gereklidir, ancak aşırı zorlayıcı hareket ve spor aktiviteleri de artroza neden olabilir. İlaç, fizik tedaviye ve diğer tedavilere cevap alınamayan ağır vakalarda cerrahi tedavi yapılır.

Göz Kapağı Estetiği ile Yorgun Bakışlara Son !
Göz Kapağı estetiği nedir?
Göz kapağı estetiği olarak bilinen blefaroplasti, göz kapağı bölgesindeki estetik sorunları düzeltmek, yaşlanma belirtilerini gidermek bazen de görme alanının daralmasına neden olan göz kapağı problemlerini tedavi etmek amacıyla gerçekleştirilen bir cerrahidir.
Hangi durumlarda yapılmaktadır?
Göz kapağı yapısal, genetik, yaşa bağlı, dejeneratif çeşitli nedenlerle kırışıklıklar geliştirmektedir. Üst göz kapağı cildi, kolajenini kaybederek sarkmalar oluşturmaktadır. Cilt altı yağ dokusu torbalanmalara sebep olmaktadır. Göz kapağı estetiğinin kalıcılığı ortalama 10-15 yıl avantaj sağlamaktadır. İleri yaşlarda cildin elastikiyetini kaybetmesiyle tekrar ihtiyaç duyulması halinde yeniden cerrahi yapılabilir. İşlemler estetik avantajları yanında ileri yaşlarda göz sağlığı için de görme alanındaki rahatlama açısından çok yararlıdır.
Göz kapağı estetiği işlemi nasıl yapılır?
Lokal anestezi ile üst göz kapağı, cilt fazlalıkları ve altındaki yağ doku düzeltilerek daha genç ve dinamik bir kapak haline gelir. Alt kapakta da aynı işlemler aynı seansta yapılabilmektedir. Blefaroplasti operasyonu çoğunlukla lokal anestezi ile yapılmaktadır. Bazen hastanın özel durumu nedeniyle genel anestezi ile yapılabilir.
Göz kapağı estetiği sonrası iyileşme kaç günde olur?
Ameliyat sonrası buz uygulamaları önemlidir. İlk günlerde şişlik, morluk gelişimi olabilir. Ciddi bir ağrı şikâyeti olmamaktadır. Hastanın 3. gün hastanede pansumanı yapılmaktadır. 10. gün ise estetik dikiş alınmaktadır.
Göz kapağı estetiği öncesi ve sonrası dikkat edilmesi gerekenler neler?
Hasta ameliyat öncesinde 1 ay botoks olmamalıdır. 1 ay sonunda hasta isterse medikal botoks işlemlerini yaptırabilir.
Op. Dr. Ferda OĞUZ
GÖZ HASTALIKLARI